Çalıntı Reklam

//Çalıntı Reklam

Oğlum Yunus Emre’nin şiiriyle başlayan, görsel yönetmenim Emre Şekeroğlu’nun fısır fısır 1 haftada ailemle hazırladığı, doğum günüm için hazırlanmış klibi duygulanarak izlemiş, oğlumun ‘şiirimi beğendin mi baba’ sorusuna birkaç dakika sonra cevap vermiştim.

Gerçekten güzel olan şiirine, ‘güzel bir şiir oğlum, daha da önemlisi sana ait olması, kelimelerin senin eserin olması, oradan buradan çalınarak değil, gönlünden yazılmış olması’ demiştim.

Hayatta ne yaparsan yap, seni başkalarından özgün ve nitelikli kılacak şey; iyisiyle kötüsüyle, eksikliğiyle fazlalığıyla senin olan, sana ait olan şeyleri yapmandır.

Hemen her sektörde olduğu gibi, belki birçok sektöre oranla daha fazla sayıda, çalıntı işi bizim sektörde görebilirsiniz. Reklamın satış ve pazarlamanın vazgeçilmez bir parçası olması, ürün-marka-kampanyanın tanıtımı için talebin çok olması, bu talebi karşılayacak nitelikte fikir adamlarının, tasarımcıların, sanat yönetmenlerinin ve metin yazarlarının yetişmemesi, çalıntı reklam ı daha sevimli bir tabirle, alıntı reklamı kaçınılmaz kılıyor. Memlekette reklam müktesebatı o kadar yerlerde ki, koca bir tasarım ödülü çalıntı reklama verilebiliyor mesela.

Bunda biz reklamcıların ve reklam mecralarının suçu kadar, müşterilerimizin de suçu var şüphesiz. Hem iyi görsel, hem iyi tasarım, hem iyi metin, hem iyi kampanya fikri vs.olsun. Ama, en önemlisi de en ucuz fiyat olsun. Böyle olmaz tabi ki!

Bir müşterim(ki bu satırları okuyunca tebessüm edecektir), ‘siz bana matbaadan daha fazla fiyat çıkarıyorsunuz’ dediğinde, ona ‘peki neden onlara yaptırmıyorsun?’ dedim. ‘sizin gibi creative
işleri yok’ cevabını aldım(1.sınıf creative sunan matbaalarımız da çok bu arada). Eller yukarı o zaman! Bunun bir bedeli olmasın mı peki?

Reklam sektörünün kalitesini arttırmak, reklamcı-mecra ve müşteri üçgeninin birlikte sağlayacağı bir durumdur. Aksi halde, birbirinin kopyası kampanyalar, niteliksiz işler ve çalıntı tasarımlardan kurtulmamıza imkan yok.