Reklam ve Danışmanlık
Meslek hayatımın 17.yılını geride bırakırken, son zamanlarda benim ve bazı rakip arkadaşlarımın (ki bunların içinde Adana Reklam Ajansları’ndan tutun, Mersin-Antalya-İstanbul-Bursa-Osmaniye vs. ye kadar birçok ilden Reklam Ajansı işletenler de var) maruz kaldığı olaylar üzerine kaleme alınmış bir yazıdır.
Reklamcılık; ben reklamcılık diyorum, daha önce de söylediğim gibi, buna çağın modasına uyarak onlarsa süslü isim koyan da var. Bir firmanın-markanın tanıtım işlerini, kurumsal kimliğini, hatta bazen karşılıklı güvenin oluşmasıyla firma adına araştırmalar yapan, veri toplayan, kampanya öneren, kısaca ölçülebilir değerlerinde artış sağlamasına yardımcı olan partnerdir. Daha önce bir yazımda, ‘Neden reklam ajansıyla çalışmalıyım?’ sorusunauzunca bir cevap vermiştim.
Ne yazık ki son yıllarda mesleğin popülerleşmesi ve reklam mecralarının artmasıyla, reklama olan talebi karşılayacak arz için nitelikli yönetici, teknik eleman ve saha elemanları ihtiyacı doğdu. İş kurarken olağanüstü bir sermaye ve müktesebata sahip olunması gerekmediğini düşünen, bazen de maalesef başka hiçbir iş yapmamış kişiler bu alana yöneldi. Bu ister istemez sektörde hemen her hizmet ve mecranın fiyatların düşmesine ve bunun sonucunda da zaruri olarak, verilen hizmetin kalitesinin düşmesine sebep oldu.
Dileyen herkesin reklamcı olma hakkı elbette var. Ama, mesleğe yıllarını vermiş biri olarak benim de, bu mesleği yapacak kişilerin en azından asgari bir müktesebat sahibi olmasını, azbiraz teknik meselelere vakıf olması gerektiğini , bilmediği bir konuyu ‘bilmiyorum’ diyebilme olgunluğuna sahip olması gerektiğini vs. isteme hakkım var. Bir firma, hangi matbaayı, hangi gazete reklamcısını, hangi dijitaljiyi, hangi fotoğrafçıyı vs. çağırsa elbette gelip işini halledecektir. Peki bize niye ihtiyaç var? Mecralar ve firmalar orta yerde dururken, Adana Reklam Ajansları na ne gerek var? Bütün reklam hizmetlerine aracı olmanın yanında, reklamcının en önemli fonksiyonu ‘sizin için, sizin kampanyanızı, reklamınızı, stratejinizi, yeni fikirleri düşünen dertlenen kişi olmasıdır’.
Bu satırlar elinde çanta, dükkan dükkan gezip kartvizit, el ilanı vs. toplayarak evine ekmek götüren meslektaşlarıma değil, ki hepimiz öyle yetiştik. Sözümüz, elinde çantayla dükkan dükkan gezip, devasa firmalara girip, ‘ne verim abime?’ diyen garsonların, ‘ne reklamı yapayım abime?’ diyen, bilsin bilmesin, anlasın anlamasın, ‘her reklamı en iyi ben yaparım’ diyen reklamcı versiyonlarına…