Reklamdaki en temel mantık, markanızın, ürününüzün veya kampanyanızın hedef kitleye, satınalma güdüsünü harekete geçirerek, kitle iletişim araçlarıyla ulaştırmak. Ustalarımız ‘reklamın iyisi kötüsü olmaz’ derlerdi ki 18 yıldır bu düşünceye hiç katılamadım.
Eskiden beri dönen ve bugünlerde biraz sık gördüğüm bir çamaşır suyu-konsantresi reklamı üzerine bir reklam adamı olarak bir iki kelam etmek isterim.
Mikroplar(çirkinlik görselini veren animasyoncuyu da tebrik ederim, çok çirkinler) klozette, lavobada vs. gayet çirkin ve tiksindirici bir şekilde yaşarken, çamaşır suyu dökülür, mikroplar kaçar-ölür vs. ortalık tertemiz hijyenik.Misss.
Bu reklam, amacına ulaşmış mıdır, cirosunu arttırmış mıdır? Bilmiyorum! Ama, eğer öyleyse çok şaşıracağım. Çünkü; benim satınalma güdümü bir reklam bittiğinde, zihnimde oluşturduğu imaj ve görseller etkiler. Bu reklamı ve markayı düşündüğümde, aklıma pis yaratıklar ve pis bir ortam geliyor. Bu marka alındığında, hanımefendiye ekşimişliğim bile var. Bu satırları yazarken asistanıma, ‘bu marka ve reklam sende ne çağrıştırıyor’ diye sordum. Ki kendisi tasarımcıdır aynı zamanda. ‘Yeşil bir ambalaj ve çirkin yaratıklar’ dedi.
Bu reklamı hazırlayanlar bunu bir düşünsünler.